23 Nisan 2009 Perşembe

İğdeli...





Gitmeli dedi adam...
Yoksa kaybolacaktı, yalan gülümsemelerde.
ve inanacaktı kurduğu, iğde kokulu hayalet dünyaya.
Gerçekten uzak mayhoş tadı sardı sarmaladı tüm benliğini ki burada ellerini kesiyor kanamıyor, kendini asıyor ölmüyordu... Ama derinine işleyen bir acı vardı; tutunamıyordu, gözleride elleri gibi boşlukta çırpınıyordu. Yoktu...

Yüzünü pencereye, hüznünü yüreğine yasladı. Gitmeli ...
Yoksa ölemem ben, iğde kokusu bu kadar sararsa yüreğimi nasıl ölebilirimki...

ve göze aldı iğde kokusundan uzakta kalabilmeyi,
Kalabalığın içindeydi şimdi ve başarmıştı; elleri kanıyordu hem nefeste almıyordu.
Öldü adam.
Avucunda bir tutam iğde çiçeği..

Gül-se-ne!!!




Ne bir şiir, nede edebi bir yazı bu.Kırılmışlığımın sessiz anlatımı sadece... Hep aynı değilmi yaşattığım kaprislerim, suratsızlığım ve göremediğin suskunluğum!!!

Alabildiğine ağlamaklıydım bugün havadandır dedim geçiştirdim, arada bir zorluk çıkarsada gözlerim yuttum arsız gözyaşlarımı.Ağlamadım...

Sana nazı geçerdi bugün anlamadın, aralamadın, oralı olmadın. Haklısın hergün yağmurda sıkar insanı...Kızmıyorum...

Gülmemi istedin, ne güldüm nede gülmeye zorladım kendimi.

Sustun, nede güzel cezalandırdın! Bilemedinki günlerdir suskunluğu yaşıyor yüreğim.

Hiç farkedemedin değilmi, artık gözyaşlarım utanıyor senden, saklanıyor arkada biryerlerde tuzu genzimi yakıyor...

Keşke sormasanda derinden nedenini, öylesine olsun dinleseydin... inanırdım. Hem belki gözyaşlarım utanmazdı giderdi içimden, gülerdim, istediğin olurdu kimbilir..............